28 Ağustos 2011 Pazar

Biz de Sendan Utandık!!!


















"Göz odur ki dağın arkasını göre, akıl odur ki başa geleceği bile" Türk Atasözü



Birkaç gün sonra mübarek Ramazan Bayramı'yla birlikte Türk milletinin vatan tapusu sayılan 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutlayacağız... Yüreğimiz oldukça buruk... Zira hergün 3-5 şehit veriyoruz... Onların acısı yüreğimizi derinden yaralarken nasıl coşacağız, nasıl gülüp eğleneceğiz... Allah Yüce milletimize bu konuda sabır, güç, kuvvet versin diyorum.

Şüphesiz ki milli ve dini bayramlarımızın kendine has önemleri var. Ve millet olarak bizi birbirimize yakınlaştıran aynı duygu, düşünce ve kaderde birleştiren unsurlarını dikkate alarak bayramlarımızı yaşayıp kutlama arzusuna iştirak edeceğiz. Ve şehitlerimizin acısını kalplerimizde taşıyarak bayramlarımızı daha anlamlı kutlayacağımızdan da kimse şüphe duymasın!


Öte yandan durumdan vazife çıkarmak isteyen, kalemini emperyalist zihniyetten yana kullanan entel geçinen sözde aydınlarımıza da hazır yeri gelmişken izninizle konu üzerinden değinmek isterim:


Uzun süredir kulaktan kulağa fısıldanan, karanlık zihniyetin faalliyetlerinden bir alıntı yapmak istiyorum:


"Babamın bir öyküsüyle devam edeyim. Amerika’dan büyük bir şirket bir adamını Türkiye’ye gönderir araştırma yapması için ( Niye ki? T.G.). Adam Ankara’da bürokratlarla görüşecektir ve şirket adama 3-4 ay süre verir. Ancak adam bitürlü bürokratlarla görüşemez: 23 Nisan, 19 Mayıs, Kurban ve Şeker bayramları, 10 Kasım, 27 Mayıs, 1 Mayıs, 29 Ekim ve hafta sonları girer araya. Ama bu bayramlardan ve tatillerden (10 Kasım ve 27 Mayıs haklı olarak kalktı) başka bişey daha vardır, bürokratlar devamlı Amasya’nın, Antep’in, Çanakkale’nin, aklınıza gelen her yerin kurtuluşuna giderler. 2 sene sonunda şirket adamı kovar ama Amerikalı tatili bol bu ülkeyi çok sever ve kalır.


(...)


Türkiye dediğimiz ( Başka bir isim mi olmalı? T.G.) coğrafya’da inceleyebildiğim ve öğrenebildiğim kadarıyla 250 klise var. Bu kliselerin olması bir şeyi kanıtlıyor, Türklerden önce buralarda başka medeniyetler varmış. Bana en çok dokunanı Antalya Kaş’taki klisedir, yıllardır camii olarak kullanılıyor (rahatsız olan mı var? T.G.) o klise. (yazının kaynağında "klise" olarak geçmektedir. T.G.)

(...)

Bişey daha yapıyoruz ki ben başka bir ülkede olduğunu sanmıyorum: “İstanbul’un İşgali”ni kutluyoruz. İşgal ettiğimiz toprağı işgal ettik diye kutlayan bir ülke ve halkız biz. Bu bana hep utanç vermiştir." Ahmet NESİN

Ve dahaları...

El insaf!.. Boğaz'dan memleketin hâli anlaşılan böyle gözlemleniyor...



Öncelikle kendini aydın düşünür olarak tanımlayan bu kesime şunu hatırlatmak isterim; "aydın" insan babasının adıyla ve onun ünvanına sığınarak söze girmez!!! Bu bir.

Bizzat kendi ulusunu, tarihini aşağılayıp, karalayarak ve onun birlik beraberliğine zarar verecek noktaları kaşıyarak üzerinden "düşünce" ortaya atmak , menfaatten öteye geçmez bu da iki.


Neymiş efendim, millet olarak "fetih günlerini bayram olarak kutlamamalı"ymışız!!!


Eee...

Nasıl yani?


Hani "başka ülkelerde olmadığını" zannettiğin (ki bu konuda kesinlikten kaçınmışsın, hayret! Oysa sen de çok iyi biliyorsun ki her ülkenin kendine has milli ve dini bayramları var... Ve bu kaçınılmaz olguları her ne hikmetse bize gelince "kaka" aman çok ayıp; yabancıya gelince çok cici ve beraber kutlayalım...) emperyalist haçlıların dayattıkları günleri mi kutlamalıyız?! Öyle olunca mı "evrensel" ve "modern" olacağız? Mesela Aziz Valentine günü, Noel bayramı, Cadılar Bayramı ya da ne bileyim 4 Temmuz Amerika'nın kurtuluş günü falan... Nasıl, uygun mu?!

Ha bu arada, biz, Anadolu'yu "işgal etmiş"iz... Aslında bundan önce buralarda Hıristiyanlık "egemen"miş... Aman sevsinler senin "aydın"lığını... Tarih yazmışsın valla... Söyler misin "mal sahibi, mülk sahibi hani bunun ilk sahibi?"nden yola çıkarak bu toprakların evveliyatı kime aitmiş?!

Emrine girdiğiniz "insan haklarına saygılı" Batılılar, Kızılderilileri, Eskimoları, yerli Afrikalıları ve dahalarını katlederek topraklarını işgal etmediler mi?.. Bunları dillendirmek dururken atanla, soyunla sopunla uğraşmakta neyin nesi oluyor?! Uğraşmak bir yana alay edercesine horlayarak ezmeye çalışmak... Hani Irak'a, Afganistan'a, Libya'ya falan da bir uzansan mesela...


Söylenecek çok şey var... Ama sanırım ben yazmakla bitiremem...


Anlayacağımız; İnadına bayramlarımızı kutlayacağız!!! İnadına bu özel günlerimizi millet olarak kaynaşma ruhu, birliktelik ruhu içerisinde hem tarihimize, hem Cumhuriyet'mize hem de inancımıza el birliğiyle gönül bütünlüğüyle sahip çıkıp, koruyacağız, kollayacağız!!!



Ha laf açılmışken; AhmeT NESİN diyor ya... "İşgal ettiğimiz toprağı işgal ettik diye kutlayan bir ülke ve halkız biz. Bu bana hep utanç vermiştir."

Yuh yani...

Valla biz de kendisinden utanıyoruz!!!


Bir de kendisine buradan tavsiyemiz olacak; insan utandığı yerde bir dakika bile kalmaz! Hazır "güç", "kuvvet" ve "maddi" desteği arkasına almışken ve onların borazanlığını yapıyorken, bize akıl vermeyi, aşağılamayı bıraksın da, "hami"si Haçlı emperyalistlerin yanına giderek "mutlu mesut" yaşamaya baksın!


Bak.. Arap coğrafyası kan gölü mesela...


Kendi milleti ve ülkesinden değil de emperyalizmi desteklemekten ve Haçlıların kalemşorlüğünü yapmaktan utansın!

Bu vesileyle;

Büyük Atatürk'ün, "Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep aynı cevherin damarlarıdır." ifadesinden yola çıkarak,

Büyük Türk Ulusunun Mübarek RAMAZAN Bayramı ve Onurumuz şerefimiz olan 30 AĞUSTOS ZAFER Bayramı, Kürdüyle, Alevisiyle, Çerkeziyle, Türküyle, Lazıyla ve sayamadığım diğer kardeşlerimizle, hepimize daha güçlü birliktelik getirmesi dileğiyle KUTLU ve MUTLU olsun...

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

25 Ağustos 2011 Perşembe

... Haydi İş Başına!
















"Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin." Bakara Sûresi, 188. Ayet



"Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdülcelil, Libya lideri Muammer Kaddafi'yi yakalayan veya öldüren her kim olursa olsun affedileceğini söyledi. Abdülcelil, Kaddafi'yi ölü ya da diri getirenlere 1,3 milyon dolar ödül verileceğini de belirtti." cnntürk

Başına ödül konan haydutları, para karşılığı ölü ya da diri "adalet"e teslim eden kovboy, ödül avcısı tiplerini hatırladınız mı?

Ya da suçluları enseleyen hızlı silahşörlerin daha büyük paralar için daha tanınmış haydutları yakalama peşine düşmelerini falan...

Batı'nın vahşi kovboyları, ahlâki açıdan sorgulanmaya muhtaç pekçok değerleri para uğruna hiçe sayan davranışları konu eden filmleri demek istiyorum...

İyi veya kötü tarafta yer almak, beraberinde görülen davranışlara paralellik gösteren olumlu ya da olumsuz "onur"düzeni ile hafızalarımıza kaydedilen erdemli-erdemsiz olgular... Mesela masum bir insanın kurtarılması... Çalıntı parayı bulup, getirilmesi gibi davranışların yüksek onurluluğu...

Bugün ne yapıyor kovboylar?

Önce çıkarları doğrultusunda işbaşına gelmelerine gözyumdukları diktatörleri ayakta alkışlayarak, kol kola işbirliği sergiliyorlar...Daha sonra çıkarlarının bittiğini hissettiklari an, bir kargaşa ile onları "haydut" ilan ediyorlar, İyi mi?!

Sonra mı?

E malum...

Hep birlikte filmi izliyoruz...

Sırayla bu işler...

En nihayetinde bu "haydut"ların başlarına ödül konuyor!

Tıpkı, Irak'ın Devrik Lideri Saddam Hüseyin ve Usame Bin Ladin gibi...

Neticede ne oluyor?

Ahlaki değerler sıfır...

E kolay mı, işin ucunda para var!

Bu durumda zayıf kişilikler ya da öteki haydutlar anında iş başına geçer valla... :)

Öte yandan,

Hukuk-adalet-ahlak ilişkisi ayrılmaz bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
Ahlâk "mutlak iyi"; adalet ise hukuk alanında "hakkı olan"ı vermektir. Ahlak, tüm evrende geçerliliğini koruyan ve toplumları çok yakından etkileyen ve çekim gücü çok yüksek davranışlar bütünüdür.


Sormak istediğim;


Para için yapmayacağı şey olmayan vahşi kovboyların devamındaki bugünkü emperyalistlerin ceberrut aktörlerince ortaya konulan, "onur" düzeninin parçası olan "ödül avcılığı"nı,

İnsanlık;

Bugün nereye koymalı acaba?!

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

23 Ağustos 2011 Salı

Kafeslenen Lider(millet)ler... Az Sonra...













"Onlara, 'Yeryüzünde bozgun çıkarmayın!' denildiğinde, 'Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz!' demişlerdir." Bakara Sûresi 11. Ayet


2003'te Irak'ın işgali esnasında evlerimizden televizyonlar aracılığıyla gördüklerimizi şöyle bir anımsayalım isterim. Zira hafızalarımızda kalan görüntüler neydi? Amerika askerlerini çiçeklerle ve alkışlarla karşılayan Irak halkı...


Saddam Hüseyin'in "dev" anıtını halkın büyük bir coşkuyla yıkması...


Ve de en önemlisi işgalci Amerikalı askerlerin Irak bayrağını kendinden geçerek -kısa bir süre de olsa- indirip, yerine Amerika bayrağını dikmesi idi!

Aradan geçen süreç...

Irak halkı, Saddam Hüseyin dönemini mumla arar oldu.

Zira milyonlar öldü, sakat kaldı... Binlerce kişi işkence gördü.... Yüz binlere tecavüz edildi... Mezopotamya medeniyetinin bir parçası olan Irak, tarihi ve kültürüyle (ki Irak'ın sahip olduğu dünyanın en büyük kütüphanesi işagalin daha ilk gününde yağmalandı, yakıldı, yıkıldı) doğası yerle bir edilerek paramparça...

"Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz." ifadesindeki Bağdat yok artık...

Netice itibariyle bir medeniyet tarumar...

Haçlı emperyalizminin, İslam dünyasını ve Müslümanları hakir gören, aşağılayan, ve daima zulmeden anlayışın devamı...


Aşağılanarak görüntülenen ve Mübarek Kurban Bayramı arifesinde Müslümalarla alay ederecesine, "kurban" edilmek üzere idam sehpasına götürülen Saddam'dan,

Aşağılanarak kafeslenen Mübarek'e...




Yaşasın "ÖZGÜRLÜK"!


Yaşasın "DEMOKRASİ"!





Bugün televizyon kanalları neyi gösteriyor?


Sanki Irak'ın işgal günlerinde yaşanan görüntülerin yeni adresi LİBYA...


Yani tıpkı oradaki (Irak) gibi... Kışkırtıcı çetelerin çığırtkanlıkları arasında Libya'yı işgal eden Batılı ceberrut güçlerin askerleri, Libya (zenginliğini)topraklarını ele geçirmenin keyfini çıkarıyor. Kimbilir... Libya bayrağı yerine kendi bayraklarını asma küstahlığını da bir kez daha gösterebilirler... Az sonra...


Bundan sonrası mı?

Yaşasın "ÖZGÜRLÜK"!!!

Yaşasın "DEMOKRASİ"!!!

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Kilise Dini...
















"Katolik Kilisesinin İspanya'nın başkenti Madrid'de 16-21 Ağustos tarihlerinde organize ettiği ve yarın Papa 16. Benediktus'un da katılacağı ''Dünya Gençlik Günleri'' için İspanyol hükümetinin kamu bütçesinden yaptığı 25 milyon avroya yakın harcamayı protesto etmek için yaklaşık 5 bin kişi Madrid'in merkezinde gösteri yaptı.


Protesto eden "laik gruplar ise ''Burası Papa'nın evi değil'', ''Laik devlet'', ''Daha az din daha fazla eğitim'', ''Tanrı'ya evet kiliseye hayır'' diye bağırdı.

Gösteri boyunca açılan pankartlarda da, ''Buna demokrasi diyorlar ama değil'', ''Vatikan'ı kapatın. Papa'ya hayır'', ''Hristiyanlara evet Vatikan'a hayır'', ''Benim vergilerimle Papa'ya hayır'' şeklinde ifadeler dikkat çekti."17.08.2011


"İnsan sürekli olarak kutsallar kullanılarak aldatılmaya açık bir varlıktır. Bu bağlamda, ortaçağ feodalizm en yakın örnektir ki, kilise vahşeti "haçlı Emperyalizmini üretmiştir."

Emperyalizm, bu pratikte görmüştür ki, din olgusu "kitleler üzerinde egemenleşecek sömürü odaklarının" en önemli silahıdır." Eren ERDEM, Abdestli Kapitalizm


Tolstoy, konu üzerinden düşüncelerini yazmış olduğu bir hikayede, durumu şöyle anlatıyor:


İnsanlar, birisinin kendisini soymasına ses çıkarmıyorlar. Soyguncunun rahat rahat insanları soyabilmesi için onun kiliseye gitmesi, başına bir şapka geçirmesi vücudunu zeytin yağı ile yağlaması. Tanrı ve İsa adına yağlanan bu adamı kutsal kişi ilan edilmesi. Böylece kutsal sayılan bu soyguncu insanları istediği gibi soyuyor.

Tabii bu işi yalnız yapmıyor, yardımcıları, yardımcılarının yardımcıları halkı soymada ona yardım ediyorlar. Ayrıca kimi yerlerde, çalışmayan azınlık, yasalar çıkararak, yağlanmadan da çalışan çoğunluğu soyabiliyor. Böylece soygunculuk tıpkı yağlananların ülkesinde olduğu gibi, yağlanmayanların ülkesinde de sürüp gidiyor.


Yaygın olarak soyulanlar vergiler, özellikle de aracısız vergiler yüzünden soyguncuların yüzlerini görmüyorlar. Hıristiyan milletler yalnızca kendi adamlarını soymakla kalmayıp bir sürü yöntemlerle, özellikle de Hıristiyanlığı yaymak bahanesiyle, bütün yabancı milletleri soyuyorlar. Şimdi bu yeni yöntem, kamu ve devlet borçları sistemi sayesinde daha yaygın bir duruma geliyor.

Şimdi yalnızca yaşayan insanlar değil, gelecek nesiller de soyuluyor. Bu soyguncular kutsal kişiler olduğu ve insanlar onlara karşı gelmeyi göze alamadıkları için bu yöntem daha sürekli ve kalıcı oluyor. Baş soyguncu bir defa zeytinyağı ile kalıcı oluyor. Baş soyguncu bir defa zeytinyağı ile yağlandı mı insanları istediği zaman, istediği kadar soyabiliyor.

Bu arada DHA'nın haberine göre;

"16 Nisan 1927’de babasının yoksulluktan kurtulmanın tek yolunun manastır olduğunu söylemesi üzerine manastıra giren -ve "84 yıldır dışarıya çıkmayan"- rahibe Teresita, Cuma günü Papa’yı dinlemek üzere Madrid’e yapacağı yolculuk sırasında dünyayı görüp kötülüklerden etkilenmemek için gözlerini kapalı tutacak."

Tolstoy'un konu üzerindeki görüşlerine izninizle devam edelim:


"-"Kilise" dediğinde ne biçim şey?
-Kilise, yalanları Tanrı'ya doğrulatan kurumun aklıdır. Bu işi Tanrı'ya dayanarak ve, "Tanrım bu şey doğrudur" diyerek yapar. Kilisenin en büyük özelliği yanılmaz olarak kabul edilmesidir. Kiliseye mensup insanlar da kendilerini yanılmaz gördüğü için ne kadar hata ederse etsin bunda diretirler.

Kilise, Tanrı'nın kitabını doğru olarak anlamasının, Tanrı'nın seçtiği insanların söylediklerine uymakla mümkün olacağı düşüncesinden doğmuştur. Seçkin olduğunu iddia eden bu grup zamanla yetkilerini başka bir gruba devreder. Böylece bu grup da seçkin olmuş olur. Tanrı'nın kitabını sözde sadece bu insanlar doğru anlar. Bunun böyle olduğuna hem kendileri, hem de başkaları inanır. Bu işi Tanrı'dan devraldıklarını söylerler."


"Onlar kendilerini Tanrı kitabının biricik yorumcuları görüyor, insanları da buna inandırıyor, böylece insanların kaderini belirleyen en yüce kurum oluyorlar."

Ve...

"Ziyaret dolayısıyla Madrid’e gelecek dindarlar için kentin hemen dışında 48 futbol sahası büyüklüğünde bir alan açıldı.

Papa’yı görmek isteyen milyonlarca Hıristiyan’ın çadırlar kurarak beklediği alana ayrıca günah çıkarma kabinleri kuruldu. 200 kabinde 30 ayrı ülkeden, 30 farklı dil konuşan yüzlerce rahip günah çıkaracak." DHA


Anlayacağınız, ruhban sınıfı Hıristiyanlar bu vesileyle "GÜNAH ÇIKARMA"yı da ihmal etmedi...

Demem o ki...

Kilise dinini İslam dini içerisine yerleştirmeye çalışanlara...

De ki: "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilah edinmesin." Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun, biz müslümanlarız." Âl-i İmrân Sûresi, 64. Ayet

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

16 Ağustos 2011 Salı

Behemehâl...











"Onlara, 'Yeryüzünde bozgun çıkarmayın!' denildiğinde, 'Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz!' demişlerdir." Bakara Sûresi, 11. Ayet



"(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma." Nisâ Sûresi, 105. Ayet


Osmaniye'de bir yiğidimiz(21 yaşındaki Rıfkı DAMAR)i daha ne yazık ki ŞEHİT verdik...


Milletimizin başı sağolsun!

Vatan evlatlarımız, kınalı yiğitlerimiz birer birer kalleşçe, alçakça şehit ediliyor...

Hainlere, zalimlere karşı, "demokrasi, barış, özgürlük" çığırtkanlıklarıyla yeryüzünde bozgun çıkaran emperyalizme karşı...

Kınalı yiğitlerimiz, Cumhuriyet'imizi korumak için; emperyalizme boyun eğmemek için; bağımsızlık için; mazlum milletler için; namus için; Hak için; iman için; onur için gencecik bedenlerini feda ediyorlar...


"Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım." Kasas Sûresi, 5. Ayet

Kovboylar işbaşında...


Ekonomisi çöken, oraya buraya saldırmaktan yorgun ve kendi derdine düşen Batılılar, acilen "savaş" senaryoları kurgulma peşindeler... Zira savaş çığırtkanlığı yaparak, silah sanayii üzerinden ekonomilerini, canlandırmak istiyorlar.

Emperyalistlerin Müslüman coğrafyanın üzerine çullanarak, Müslümanı Müslümana kırdırtırp, savaştırılması öncelikli hedefleri...

"Yurtta sulh, cihanda sulh" Atatürk

Bölgemiz ateş hattı...

Coğrafyamıza bombalar yağdırarak Haçlı kimliğini Müslüman halklara giydirmeye çalışıyorlar...


Sözün özü:

Bu vatan hepimizin!

"Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep aynı cevherin damarlarıdır." Atatürk

Üzerimizde oynanan oyunlara behemehâl dikkat!!! Hiçbir ayrım gözetmeksizin, vatan-millet bütünlüğümüzü, milli beraberliğimizi korumak hepimizin birinci ödevi...


Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Demografiyi "Demokrasi"yle Islah Etme...






"Üç şey ortaktır: Su, ateş, mera. Bunlardan alınacak bedel de haramdır." İbn Abbas'tan: Kütüb-i Sitte; hadis, 772




"Dünyada ve dünya milletleri arasında sükun, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur." Atatürk




"Arap Baharı" denildi...

Kuzey Afrika'dan başlayarak Arap Yarımadası'na dalga dalga yayılan halk isyanı... Çıkartılan kargaşayı kontrolleri altına alamadıkları bölgelerde "iç savaş"ı tetikleten Batılı emperyalist güçler...

Şimdilerde ise bizim de İspanya, Yunanistan, İtalya ve İngiltere'de başgösteren ayaklanmaları olsa olsa "Avrupa Baharı" diye adlandırmamız gerekiyor sanırım.

Öyle ya...

Batılı emperyalist güçlerin, Doğu'nun zengin kaynaklarına sahip olabilmesi için araç olarak kullandığı demografiyi, "demokrasi"yle ıslah etme çabalarının beraberinde "halk ayaklanmaları" olarak ortaya çıkarıp ardından, kontrol altına aldıkları veya almaya çalıştıkları her yerde, "diktatör" çığırtkanlıkları yapıyorlar... İyi de o vakit adama sormazlar mı, "o diktatörleri zamanında iş başına getirenler kimlerdi?!".. diye.

Ha bu arada sorması ayıp, kendileri de dünyanın jandarmalığına soyunarak bu şekilde diktatörlük yapmıyorlar mı?!

Neyse...

Doğuda hal böyleyken, batıda Yunanistan'dan başlayan Avrupa Baharı şimdilerde İngiltere'yi kasıp kavuruyor...


Pekii; bugün dünyanın jandarmalığını yapanlar, İngiltere'nin çıkan isyana karşın bir dizi önlemler arasında, "ohal" ilan etmeler, efendim bizzat İngiltere başbakanının çocuklar için, olaylara karışanlara sert önlemler alınacağının beyanatını vermeleri ve dahalarıyla ayaklanmayı bastırmaya yönelik "tedbir"leri, neden Doğulu ülkelerde "mübah" görülmez ki?!..



Hatta buralarda "masum" olarak gösterilmeye çalışılan kışkırtıcıların elinde her nasılsa ağır silahlara kadar varan desteği bizzat kendileri verirken... Niçin göstericilere (kışkırtıcılara) İngiltere'deki gibi yaptırımlar uygulayan devletler eleştirilir? Ve bununla da kalmayıp ülkelerin içişlerine müdahale edilmesi tehditleri savrulur?


En önemlisi de asıl hedefleri olan işgallere yol açmak için Batılıların bu bahaneleri kullanarak, ülkelerin başına bombalar yağdırması diktatörlüğün en âlâsı değil de nedir?



Demem o ki... Suriye, Mısır, Lübnan... Ayaklanma olunca "yönetimler istifa"... Hatta bu isyanlara karşı ülkeler tedbir alınca konu "insan hakları" ihlali oluyor... İngiltere'ye gelince göstericilerin bastırılması için her şey serbest oluyor, öyle mi?!!


Batı'nın ve BM'nin ikiyüzlülüğüne pes demekten başka bir şey diyemiyorum.


Ve bu durumu görmek istemeyenlerin daha ne kadar gözlerini kapamaya devam edeceklerini de doğrusu merak ediyorum...

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

10 Ağustos 2011 Çarşamba

İyi Seyirler...

















"Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür." Jean Paul Sartre


Hakimiyetlerin sürekli el değiştirdiği bir mücadelenin sahneye aktarıldığı film: "İyi, Kötü, Çirkin (The Good, the Bad and the Ugly)"

Ve Soğuk kanlı cinayetlerin işlendiği, acımasızlıkların hüküm sürdüğü, ihanetlerin kol gezdiği "Bir Avuç Dolar" filmi...


Eminim bu filmleri izleyip de "beğenmeyen" olmamıştır...

Evet... Ben de bu filmleri, büyük heyecanla izleyerek oldukça keyif alanların arasındayım. Üstelik fırsat bulsam tekrar tekrar "izlenmeye değer" olarak gördüğüm ve vakit ayrımaktan da asla bir şey kaybetmeyeceğimi düşündüğüm filmlerdir bunlar.


Amerika-İngiliz işbirliğini bilmeyenimiz yoktur herhalde... Özellikle coğrafyamız üzerinde sürdürülen işgallerin mutlak suretle bu ikili güçlerin denetimi ve kontrolü altında yürütüldüğü gerçeğini...


Bilindiği üzere Anglo Sakson tabiri günümüzde İngiliz soyundan gelen beyaz ırkları tanımlamakta kullanılır. Ve Amerika'da yaşayan bütün Anglo Saksonlar da, malumu olduğu üzere İngilizlerin devamıdır... Zira zamanında İngilizlerin başedemediği eli kanlı mahkumlar, Amerika'ya sürülmüş... Ki bu eli kanlı kovboy haydut çetelerinin torunlarıdır bugünkü Amerikalılar...

Anlarsınız ya...

Neyse "İyi, Kötü, Çirkin" ve "Bir Avuç Dolar"...

Bu filmleri izleyenler bilirler ki "menfaat" için bir araya gelinen "dostluk"lar, bir süre sonra hesaplaşmaya varıyor. Bu durumu en güzel kimler ortaya koyuyor?

Şüphesiz ki Anglo Saksonlar...

E Amerika-İngiltere dostluğu günümüzde ne şekilde sürüyor? Şüphesiz günümüz akçesi olan petrolle... Yani filmden esinlenerek, "bir avuç petrol" desek tam yerinde olacak sanırım :)

Peki son bir ay içerisinde dünyada ve -petrol-enerji yataklarının sahip oduğu- bölgemizde neler oluyor?..

Bir yandan "dostluk" ilişkisi içerisinde, yani menfaat ortaklığıyla sürdürülen savaş, bölgemizde hızla devam ediyor...

Öte yandan Norveç'te (ki burası Amerika'nın en güçlü şekilde hakim olduğu yer); bombalar patladı... onlarca kişi öldü.

Şimdi ise (Norveç saldırısına missileme olarak) dünyanın en güvenli ülkesi sayılan İngiltere; alev alev...


Demem o ki... Şu anda dünyada kirli bir oyun oynanıyor. Ve bizler de maalesef bu kirli oyunun içerisindeyiz... Bunu ben söylemiyorum... "Bir Avuç Dolar" filmi zaten her şeyi apaçık ortaya koyuyor...


Artık ortaklık bitti...

Ve şu anda olan da hakim güçlerin kozlarını paylaşma savaşı... Bu savaş nerede nasıl bitecek onu bilemem...

Ama bildiğim bir şey var;

"İyi, Kötü, Çirkin"... Filmlerini izlemeyeniniz varsa, ilk fırsatta izlemenizi tavsiye ederim. Zira bu filmler, şu anda gerçek anlamda ve de tıpkı filmde olduğu gibi acımasızca oynanıyor... Bizler de bu defa izleyici değil, filmin içerisinde ama sessiz-sedasız, ama bilinçli-bilinçsiz ne yazık ki "rol alma"ktayız...

İyi seyirler...

:)

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Kana Kana KANARA
















"O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir." Bakara Sûresi, 29. Ayet


"Yalnız seni sevenleri sevmek sevgi değil, değiş tokuştur." Cenap Şahabettin


İki gün Behramkale'nin o muhteşem tarihi ve doğal güzelliğini çok yakından yaşama mutluluğuna eriştim... Behramkale, gerek doğasıyla, gerek tarihsel zenginliğiyle olağanüstü... Bir ayrıcalığı da, magazin istilası sayesinde kirletilmiş diğer sahil cennetlerimiz gibi olmamasıyla önemli ölçüde dikkatimi çekmesidir. Zira gerçek anlamda doğanın zindeliğini yaşamak isteyenler için adreslerden birisi Behramkale diyebilirim.


Ramazan'ın bir anlamı da insanın açlığı çok yakından hissetmesi demektir. Bu bağlamda dikkat çekmek istediğim husus, "tatil" kapsamında insanlara müsrifliği aşılayan anlayışın beraberinde, "bencil" olmayı benimseten "açık büfe"ye değinmek istiyorum. Bu durumda israf edilen tonlarca gıdanın bir lokmasını dahi bulmak için çırpınan insanları düşündüğümüzde, ne demek istediğim çok daha net olarak anlaşılacaktır. Bu nedenle bırakınız yakınımızı, kıtalar ötesinde açlık çeken insanların dahi vebalini taşıdığımızın bilinmesini vicdani görev olarak yazmak istedim. Ve son günlerde basının sıklıkla yer verdiği bir resimden yola çıkarak...


Somali'de açlıktan bebeği ölen bir kadının, insanlığın vicdanında yarattığı derin sızıyı şüphesiz ki hepimiz iliklerimize kadar hissettik... Tabii bu fotoğrafa gelene kadar ükemizde de varlığını bildiğimiz sayısız "aç insan"ların bulunduğu aşikar... Hâl böyleyken israf edilen her lokmada birilerinin hakkının olduğunu unuttuğumuz bugünleri, ne yazık ki "parasını ödüyorum"... cevabının arkasına gizlenilerek vicdanları "rahatlatmak", aslında "açık büfe" müsrifliği, insanın bencilliğine en çarpıcı örnek olsa gerek. Ve bu anlayış altında Mübarek Ramazan'ı yaşıyoruz...


Biz tekrar Behramkale ve Otel Kanara'ya dönecek olursak, burada yemekler, kendi bahçelerinde yetişmiş taptaze ürünleriyle beraber lezzeti buluşturarak ortaya çıkan tadlardan oluşuyor. Yani "açık büfe" yerine, tadında, lezzetinde ve en önemlisi de kararınız kadar sunum yapılıyor. Bu durum bence harika... Bu sayede hem yediğinizin lezzetine varıyor, hem de bir şekilde korkunç israfın önüne geçmiş oluyorsunuz... :)

Bu mekanın sahibi aileyi orada tanıdım... Kendileriyle bu düşüncemi paylaşmayı ihmal etmedim tabii. Ayrıca önemli saydığım bir noktaya daha temas ederken, özellikle eğitimci sıfatımla konunun hassasiyetini, anne babaların dikkatlerine sunmak isterim:

Kanara Otel'in sahibi ailenin 14 yaşlarında bir çocukları var. Ve en önemlisi de çocuklarının otelde diğer güleryüzlü personellerinden farksız bir şekilde hizmet veriyor olması... Zira günümüz anne babalarının çocuklarını hayatın gerçeğinden ve zorluğundan uzak tutarak, onların bütün günlerini sorumluluktan uzak vaziyette geçirmelerine olanak tanımaları karşısında, bu örnek davranışı hayranlıkla izledim...


Bu bağlamda zevkle ve neşeyle çalışan 8. sınıf öğrencisi Oğuzhan KILINÇ'a hayatının her alanında aynı şevki yaşamasını ve bu davranışının tüm çocuklarımıza örnek olması dileğimizi iletmek isteriz. Yine Emekli Hakim Semahat hanımla birlikte işletmeci eşi Ayhan Bey'i de kutlarız...

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

4 Ağustos 2011 Perşembe

PANPİŞLER







"Gençler, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız." Atatürk




Cem ÖZER, "Kürtlere özerklik verilsin" dedi.


Bir zamanlar, Türk toplumunun yeniden dönüştürülme planları arasında kendine yer bulan ve Türkiye'nin ilk özel televizyonlarından Star1'in ortaya çıkmasıyla birlikte pekçok sözde "sanatçı" kişilerin bol miktarda türemesiyle gelinen nokta...

"Şov"men edilen Cem ÖZER...

Araştırdığım bilgilerle toplumumuzun hafızasında yer eden sözde "sanatçı"lardan olan "şov"men Cem ÖZER, "Laf Lafı Açıyor" programıyla "ünlü" olabilmek için bakınız ne yapmış:

Hani malum, bir yerlere gelebilmek için "her yol mübahtır" anlayışıyla... Cem ÖZER de, "modern"lik anlayışı içerisinde olsa gerek ki, programında bir kadının soyunmasını isteyebiliyor...

Durum bu vaziyette iken yapılan bu pervasızlıklar insanın aklına ilk neyi getiriyor? Şüphesiz ünlü olmak için... "ne yapsa yeridir" valla...

Pekii, şimdilerde unutulumuş bu sözde "şov"men gündeme tekrar nasıl gelmeye çalışıyor?

"Kürtlere özerklik verilsin" gibi ortaya saçtığı incileriyle...

Aman da aman...

Emrin olsun Cem "Efendi"!!!

Sen ki "şan", "şöhret" için fütursuzluğu meslek edinmişsin,

N'aapalım ki biz de, sen ve senin gibilerin sözlerine kulak verelim...

Öte yandan vatan uğruna canlarını vermiş aziz şehitlerimizin kemikleri sızlarmış, kime ne!!! Varsın olsun... "Koskoca değerli en büyük" "şov"men Cem kalkmış bir laf etmiş... Ona sırt çevirmek olur mu hiç?!

Ha, bu arada biraz dedikodu yapmama izin verirseniz şayet, ben de bu "entel-dantel" kervanına katılmaya çalışayım...

Geçenlerde bir köşe yazısını okurken "panpiş" kelimesine rastladım. Tabii, kafama takıldı bu kelime... Sonra araştırdım ve kendimi eksik gördüğüm, açıkcası cahil kaldığım noktayı yakaldım. Meğer şimdilerin "gözde"si "Şarkıcı" Hilal CEBECİ'nin uydurduğu bir kelimeymiş, panpiş...

Ve şimdi bu hanımın "gazeteci"liğe hazırlandığını öğrendim...

Tamam; ne güzel (!)... Gözümüz aydın olsun...

:)

Demem o ki... Ha "panpiş" Hilal CEBECİ, ha Cem ÖZER... Yok aslında birbirlerinden farkı...


Birisi 1990'lı yılların panpişi... Diğeri 2010'ların...

Ama asıl hazin olan şey; vatanımızın bütünlüğü, milletimizin bölünmez birliğinin böylesi kişilik(siz)ler üzerinden tartışmaya açılma gayretlerinin olması...

E artık "panpişler" varken... Sırtımız yere gelmez gari.

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

2 Ağustos 2011 Salı

Bismillah...











"(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever." Bakara Sûresi, 195. Ayet



BURUK bir ruh haliyle Mübarek Ramazan'a girmiş bulunuyoruz...

Buruk diyorum; çünkü neredeyse hemen hergün vatan evlatlarımızı birer ikişer, bazen de ne yazık ki onar onar şehit veriyoruz... Nitekim bir önceki gün toprağa verdiğimiz şehitlerimizin daha acısı dinmeden, dün de acı haber Van'dan geldi...

Bu mübarek günde bismillah, 3 fidanımız şehit edildi!!!

Anlayacağımız; yine acı, yine ağıt, yine feryat... İçimiz buruk, yüreğimiz acı dolu...


"İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insanlıktan uzak ve son derece üzünülecek bir sistemdir." Atatürk


Ramazan, bütün mü'minlerin kutsal ayıdır. Hal böyle olunca da yakın coğrafyamızda cereyan eden ve hızını kesmeksizin devam eden kan ve gözyaşı, bize başka bir burukluk yaşatmasına yetiyor da artıyor bile... Gözü dönmüş emperyalist güçler, "bir taşla iki kuş vurma" peşindeler. Zira hem Müslümanlar'ın en hassas noktasından kargaşa yaratılıyor, hem bundan yararlanma hedefleniyor, hem de Haçlı zihniyetin kin ve öfkelerini Müslüman topraklarında kusmak için ortam doğuyor.

Bu sayede de kutsal değerlerimizi hiçe sayarak meydan okumanın "keyfi" yaşanmış oluyor...

Öte yandan bütün televizyon kanalları adeta yarışırcasına envai çeşit yemeklerin tariflerini "ballandıra ballandıra" anlatmayı bir marifet sayıyorlar!!!

Yazık...

Oysa o kadar çok yoksul insanımız var ki... Neredeyse karnını doyuracak bir lokma ekmeğe muhtaç!

Şartlar böyle...

Ama olsun; her şeye rağmen Ramazan ayının ülkemiz insanlarına, Müslüman alemine ve yüreği iyilik, sevgi, merhamet duyguları ile dolu olan tüm insanlığa kutlu olmasını temenni ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)