11 Eylül 2009 Cuma

"Günlük Olayların Gülünçlüğü, Tutkuların Gerçek Acısını Sizden Saklar."














"Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, diğerleri de yanlış gider." C. Bruno


Ülkemiz üzerine felaket, dehşet ve vahşet birkaç gündür yoğun bir biçimde çökmüş durumda. Zira son dört gün içerisinde 11 vatan evladımızı şehit verdik; onlarca felaket kurbanı vatandaşlarımız ve göçük altında can veren işçilerimiz... Hepsinin acısı birbirine karışmış vaziyette! Hangi birine üzüleceğimizi şaşırmış bir halde acılarımızı, yine kalbimize gömmekten başka bir şey yapamıyoruz!..


Bu mübarek ayın mutluluğu acı ve gözyaşına çoktan karıştı bile... Sanıyorum ki yaklaşmakta olan bayramın mutluluğu ve coşkusu, yerini millet olarak yasa bıraktı desek doğru tespit etmiş olacağız! Nasıl olmasın ki; vatan evlatlarının ailelerine düşen yas, bizim de acımız ve yasımızdır! Ya, gözü yaşlı, evsiz barksız kalan vatandaşlarımızın acılarına kayıtsız kalmak mümkün mü? Değil elbette! Ama bu durumu bir kenara bırakan çok sayıda televizyon kanallarından yansıyan görüntüler ise sanki hiçbir şey yokmuşcasına ekranlardan "vur patlasın, çal oynasın" devam ediyor.


Bu durumu endişe ve kaygıyla takip ediyoruz. Zira dün akşam, bu acılarla boğuşan Türk halkının, başka bir düşüncesi yokmuş gibi; ciddi saydığımız bir televizyon kanalından canlı yayınla İstanbul Boğazı'ndan bir röportaj naklen veriliyor. İşte falanca mankenin makyajı, kilosu, ve daha zırva birçok sorularla insanın kanını donduracak kadar kayıtsız program! Ne âlâka şimdi? Buradan şunu mu anlamalıyız yoksa; "Mutlu insan herşeyden önce iyi yemek yiyen ve daha sonra da iyi bir giysiye sahip olan kişi mi" olmalı?


O halde en çok izlenen saatte, "toplumu gerçek bilgilerden" uzaklaştırmak ve insanların beynini sözde modernlik adıyla hiç gereksiz ve kimseyi ilgilendirmeyecek "magazinsel" zihniyeti yerleştirmek neyin nesi oluyor? Bize ne mankenlerin kilosundan! Bize ne falancaların makyajından, sadeliğinden, bisikletle spor yapmasından! Üstelik insanlar bir lokma ekmek için binbir vahşeti yaşarken ve yaşatırken boğazın şıkır şıkır görüntüleri altında lüks yaşamı göstererek, gösterişin kapısını açmak da neyin nesidir?! İnsanları bir çok yanlışa ve sık sık da suça yönelten o içi boş yaşamı çağrıştıran bu türden programlar bizlere hiç bir şey vermiyor. Unutulmamlıdır ki; "Fırtına sırasında uyuyup kalmak, boğulmayı haketmek" demektir.


İşte böylesi zor günlerde milleti, birbirine bağlayan unsurların devreye girmesi gerekirken, bakınız biz nelerle meşgul ediliyoruz!.. Ahlâk, vicdan, sevgi, dürüstlük nedir? Bu duygular nerelerde devreye girer? Vicdani ve ahlâki sorumlulukların çalıştırılması gereken durumlar nasıl ortaya çıkmalıdır gibi "insan" olmanın özelliğini bizlere öğretmek ve bunu yaygınlaştırmak diye bir durumu televizyonların ortaya koyması gerekmez mi? Üstelik bizler için mübarek sayılan bir aydayız! Bu ayın gereklerini yerine getirmek bir tek "kulluk" görevimiz olan "oruç" tutmakla mı sınırlı? Tabii ki de "hayır". Zira burada toplumsal olarak da yerine getirilmesi şart olan, "olmazsa olmazlar" vardır! Gerçek mü'minler bunları bilir! O halde ekranlardan bir zahmet bunları da halkımıza bir bir anlatsınlar! Mesela mı? "Komşusu açken, tok yatan bizden değildir" anlayışını hatırlatalım! Bu ifade öyle sıradan bir anlayış değildir! Üstelik bir tek "açlık-tokluk" hissiyatiyle de sınırlı değildir! İşte yaşanılan acıları, bu hadisle örtüştürmek ve derinlemesine bu kederleri hissederek içselleştirmektir! Daha anlatmamıza gerek var mı, bilemiyorum!


Kısaca diyorum ki; şu sıralarda Türk halkının derdi nasıl "çıtır" olmak meselesi değil! Hele, hiçbir vasfı olmayan kişilerin fizikleri nedeniyle yaşamları bizleri hiç mi hiç ilgilendirmiyor!!! Biz buradan ne öğrenmemiz gerekiyor diye özellikle sayın yetkililere sormamız mı lâzım? Yoksa genç kızlarımızı mı, özendirmeye çalışıyoruz? Doğrusu burayı anlayamadım! Zira bizim şu sıralar birlik ve beraberliğe, dayanışmaya ve acılarımıza ortak bir payda yaparak, vicdanlarımızı dert ortağı yapmağa çok, ama çok ihtiyacımız var!.. Yani, vicdanların bu güçsüzlüklere karşı her zaman uyanık olmasına DİKKAT çekilmesi gerekirken, dışarının boş çekiciliğine karşı aşırı duyarlılığa ilgi çekmek değil tabii ki!..


Sevgi ve saygılarımla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder