Bundan tam 90 yıl önce saltanat kaldırıldı.
Mustafa Kemal Paşa, saltanatın kaldırılması müzakerelerinde şunları söyler:
"Efendiler! İçinde bulunduğumuz şartlara rağmen safsatayla, münakaşayla, nazariyatla vakit geçirdiğimizi görüyorum. Hakimiyet ve saltanat hiç kimseye ilim icabıdır diye münakaşa ile mügalata ile verilmez. Hakimiyet ve saltanat kuvvetle, kudretle, zorla alınır.Türk milleti de hakimiyet ve saltanatı bil fiil isyan ederek kendi eline almıştır.Bu olmuş bitmiş bir durumdur.Mesele, 'hakimiyet ve saltanatı bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız' Meselesi değildir.Mesele bu zaten olmuş bitmiş durumu ifade etmekdir.Bu herhalde ve mutlaka olacaktır. Burada toplananlar meclis ve herkes,meseleyi bu şekilde görürlerse fikrimce uygun olur. Aksi takdirde yine hakikat ifade olunucaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir." Nutuk
"Saltanatın Kaldırılması veya Padişahlığın Kaldırılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922'de kabul ettiği "Osmanlı İmparatorluğunun münkariz (çökmesi) olduğuna dair" 308 numaralı kararname ile gerçekleşmiştir."
Meclis kararıyla 1 ve 2 Kasım günleri millî bayram ilan edildi.
Saltanatın kaldırılmasının bir yıl sonrasında Cumhuriyet ilan edildi.
Cumhuriyet, halk yönetimidir... Ve halkın her alanda hayatın ortağı olmasıdır...
Öte yandan...
Saltanat sahiplerinin ayrıcalıklı yaşam sürmesi beraberindeki ezilen halk'a hükmetmesidir.
Cumhuriyetin önemine vurgu yapan Fransız yazar Emile ZOLA'nın "Gerçek" adlı eserinden dikkat çekici bir alıntıyı izninizle buradan paylaşmak isterim:
"Bir zaman iki Fransa vardı. Ayrı ülkenin insanlarıymış gibi ayrı eğitimler uygulanıyor, bu yüzden de aynı ülkenin çocukları birbirlerini yiyor, birbirleriyle didişiyorlardı. Köy çocukları yalnızca ilköğrenimden yararlanabiliyordu, bütün bildikleri biraz okuma, yazma, biraz hesaptı. Kısaca, görebilecekleri kadar bir eğitim veriliyordu onlara.
Ama öte yandan burjuvazi, paranın ve iktidarın sahibi mutlu azınlık ortaöğretim ve yüksek öğretimin bütün imkanlarından bol bol yararlanıyordu. Bilginin ve iktidarın bütün ürünleri onlara sunulmuştu. Korkunç bir toplumsal eşitsizlik saltanat sürüyordu.
Yoksullar, dar gelirliler bilgisizliğin karanlık odalarına kapatılmışlardı. Öğrenmek, dünyayı tanımak, bilgin olmak, güçlü efendi olmak, yönetmek yasaklanmıştı onlara. Bazen tek bir kişi bu karanlık odadan kurtulup tırmana tırmana mutlu azınlıkların bulunduğu yere varabiliyordu.
Burjuvazi, hemen bu ender örneği genelleştirerek, "eşitlik var, herkese fırsat eşitliği veriyoruz, yetenekleri olan yükselebiliyor" diye yaygarayı basıyordu. Ve böylece yığınlar, ülkenin çocukları eğitimden yoksun bırakılıyordu.
Burjuvazi, halk çocuklarının gerçeği ve sosyal adaleti öğrenmesinden korkuyordu, halk çocukları eğitilirse, burjuvazi ülkenin zenginliklerini dilediği gibi çalıp çırpamayacak ve yığınlar, burjuvazinin canavarca hazırlıklarını süpürüp atarak, emeğin alın teriyle, dayanışma ve barış içinde kendisini, kurtaracaktı." Emile Zola, Gerçek, cilt:2 sf:392/393
Padişahlığı kaldırarak Cumhuriyet'i ilan eden...
Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Atamıza sonsuz mimmet ve şükran borçluyuz...
Sevgi ve saygılarımla!
"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)
Yüce Atatürk Şükran sana!
YanıtlaSilTeşekkürler böyle güzel bir hatırlatma yaptığınız için.
YanıtlaSil